Terk Depresyonu ve Sahte Benlik Oluşumu
Masterson’a (1990) göre ortaya çıkmakta olan benliğin nesne desteğinden yoksun olması çocuk tarafından terkedilme olarak yaşantılanır ve terk depresyonu olarak adlandırdığı bir dizi şiddetli duyguya yol açar. Çocuk bu durumda kendi ölümcül âcizliğine terk edildiğini hisseder. Ölümün kokusunu almıştır.
Masterson’ın kendi özgün kavramı olan “t erk depresyonu” deneyimi günlük yaşamımız içinde gelip giden depresyon biçimlerinden çok daha ciddi ve tahrip edicidir. Benlik bu zihinsel duruma karşı kendini savunmak için, sahte benlik tarafından teşvik edilen ve yıllar içinde bu terk depresyonunu savuşturacağını öğrendiği savunmacı paternlere sığınır.
Terk depresyonu aslında şemsiye bir kavramdır: depresyon, panik, öfke, suçluluk, çaresizlik, umutsuzluk ve boşluk. Bu duyguların şiddeti ve aciliyeti, benlik hisleri şiddetli şekilde zedelenmiş kişilerde dayanılmaz bir hal alır. Bu kişiler için, özbenlik sürekli bir şekilde saldırı altındadır ve kuşatma zihniyeti kendilerini ve dünyayı gerçekçi açılardan algılama becerilerini tahrip etmektedir.
Kuşatılmış benliğin gözünde; dünya, kişinin en yakın ilişkileri ve hatta kişinin kendi bedeni bile düşman haline gelebilir. Dünya düşmanlık besleyen bir çevre gibi gözükmektedir, öylesine yabancı ve tehditkârdır ki, benlik, diğer insanların gerçeklikle baş etmek için kullandığı standart teknikler konusunda şüpheli ve bilgisiz halde “yabancı topraklarda bir el” gibi yaşar. İlişkiler boğucu, kuşatıcı; benlik incinmiş ve terkedilmiş halde, her an parçalanmanın eşiğindedir. Kişi, bu acı verici duyguların ruhsal dünyasında yarattığı tahribatı savuşturabilecek güçlü ancak sahte bir savunucuyla kirli bir ittifakı tercih eder. Zaten bu aşamada daha iyi bir seçeneği de yoktur. Sahte benlik gecikmeksizin kurtarmaya gelir ancak “güvende hissetme”nin bedeli özbenliğinden feragat etmek olur (Masterson, 1990). Kişi sağlıktan ilelebet vazgeçme pahasına, ölümü görüp sıtmaya razı olur.
Özbenlik ve Sahte Benlik
Nesne ilişkileri teorisi açısından özbenlik; spontan arzulardan, benliğe ve önemli diğerlerine dair intrapsişik imgelerin toplamından, söz konusu imgelerle ilişkili duyguların yanısıra bu imgeler tarafindan yönlendirilen ve çevrede girişilecek eylemler için gerekli kapasitelerden oluşmaktadır (Masterson, 1990). Özbenlik, psişik dengeyi koruman ı n bir yolu olarak, arzu tatminini hedefleyen gerçeklikle ba ğ lant ı l ı görevlerde ustal ı k kazanmaya güdülenmiştir . Gerçekliğin gerekleriyle arzu tatminini ustalıkla uzlaştırmaya çalışır. Öte yandan, s ahte benliğin amacı uyuma değil savunmaya yöneliktir; benliği acı verici duygulardan korur. Bir başka deyişle, sahte benlik gerçeklik üzerinde egemenlik sağlama amacını gütmez; acı verici duygulardan kaçınmanın peşindedir, bu amaca da ancak gerçeklik üzerinde egemenlik sağlamaktan vazgeçme pahasına ulaşılabilir.
Masterson Terk Depresyonu Kuramı
Terk Depresyonu ve Sahte Benlik Oluşumu Masterson’a (1990) göre ortaya çıkmakta olan benliğin nesne desteğinden yoksun olması çocuk tarafından terkedilme olarak yaşantılanır ve terk depresyonu olarak adlandırdığı bir dizi şiddetli duyguya yol açar. Çocuk bu durumda kendi ölümcül âcizliğine terk edildiğini hisseder. Ölümün kokusunu almıştır. Masterson’ın kendi özgün kavramı olan “t erk depresyonu” deneyimi günlük yaşamımız içinde gelip giden depresyon biçimlerinden çok daha ciddi ve tahrip edicidir. Benlik bu zihinsel duruma karşı kendini savunmak için, sahte benlik tarafından teşvik edilen ve yıllar içinde bu terk depresyonunu savuşturacağını öğrendiği savunmacı paternlere sığınır. Terk depresyonu aslında şemsiye bir kavramdır: depresyon, panik, öfke, suçluluk, çaresizlik, umutsuzluk ve boşluk. Bu duyguların şiddeti ve aciliyeti, benlik hisleri şiddetli şekilde zedelenmiş kişilerde dayanılmaz bir hal alır. Bu kişiler için, özbenlik sürekli bir şekilde saldırı altındadır ve kuşatma zihniyeti kendilerini ve dünyayı gerçekçi açılardan algılama becerilerini tahrip etmektedir. Kuşatılmış benliğin gözünde; dünya, kişinin en yakın ilişkileri ve hatta kişinin kendi bedeni bile düşman haline gelebilir. Dünya düşmanlık besleyen bir çevre gibi gözükmektedir, öylesine yabancı ve tehditkârdır ki, benlik, diğer insanların gerçeklikle baş etmek için kullandığı standart teknikler konusunda şüpheli ve bilgisiz halde “yabancı topraklarda bir el” gibi yaşar. İlişkiler boğucu, kuşatıcı; benlik incinmiş ve terkedilmiş halde, her an parçalanmanın eşiğindedir. Kişi, bu acı verici duyguların ruhsal dünyasında yarattığı tahribatı savuşturabilecek güçlü ancak sahte bir savunucuyla kirli bir ittifakı tercih eder. Zaten bu aşamada daha iyi bir seçeneği de yoktur. Sahte benlik gecikmeksizin kurtarmaya gelir ancak “güvende hissetme”nin bedeli özbenliğinden feragat etmek olur (Masterson, 1990). Kişi sağlıktan ilelebet vazgeçme pahasına, ölümü görüp sıtmaya razı olur. Özbenlik ve Sahte Benlik Nesne ilişkileri teorisi açısından özbenlik; spontan arzulardan, benliğe ve önemli diğerlerine dair intrapsişik imgelerin toplamından, söz konusu imgelerle ilişkili duyguların yanısıra bu imgeler tarafindan yönlendirilen ve çevrede girişilecek eylemler için gerekli kapasitelerden oluşmaktadır (Masterson, 1990). Özbenlik, psişik dengeyi koruman ı n bir yolu olarak, arzu tatminini hedefleyen gerçeklikle ba ğ lant ı l ı görevlerde ustal ı k kazanmaya güdülenmiştir . Gerçekliğin gerekleriyle arzu tatminini ustalıkla uzlaştırmaya çalışır. Öte yandan, s ahte benliğin amacı uyuma değil savunmaya yöneliktir; benliği acı verici duygulardan korur. Bir başka deyişle, sahte benlik gerçeklik üzerinde egemenlik sağlama amacını gütmez; acı verici duygulardan kaçınmanın peşindedir, bu amaca da ancak gerçeklik üzerinde egemenlik sağlamaktan vazgeçme pahasına ulaşılabilir.